YOLA GÜVEN!

 

Alacakaranlık ve sisli

Sabah çiği var her şeyin üzerinde

Arkada bıraktığım yola bakıyorum sisten gözükmüyor

Önde gitmek istediğim yola bakıyorum varış noktam belirsiz. Sadece burnumun ucunu görebiliyorum.

Bu yoldan çıkıp ana yola a doğru yol almalıyım

Alacakaranlık…Yönüm belirsiz…

İçimde ki endişe ona yoğunlaştıkça ışıkta büyüyen gölgeler gibi büyüyor ve beni yutmaya çalışıyor… Bu düşünceyle boğuşup yok etmeye çalıştığımda  sanki boğazımı sıkıyor… .

Bazen böyle hissettiğimiz durumlar olur pes noktasına geliriz arkamızda bıraktığımız  yola gerisin geri dönmek için çok geçtir. Önümüz de ise  yönümüzü belirleyecek bir referans noktası yoktur…

Christopher Vogler’ın Yazarın Yolculuğu adlı kitabı bir senaryo yaratma yolculuğunu anlatıyor ancak aynı zamanda   insanın yaşam yolculuğuna da ışık tutuyor. Kitap başımıza gelen olayları daha kolay anlamlandırmamıza da sebep oluyor.

Kitabın geliş hikayesi  bile benim için çok anlamlı olmuştu. Tam yazdıklarımı toparlayabilmek için yardıma ihtiyaç duyduğumda bir arkadaşım kitabı  hediye etmişti  kitabın masanın üstünden  serçe parmağımın üstüne düşüp  tam da ihtiyacım olan sayfanın zonklayan yerin üstünde açılması ise bir türlü göremediğim çözümü görmem e sebep olduJ…

 kitabın son bölümde yer alan hikaye ise beni en çok etkileyenlerden biriydi…

 yazar tek başına kalıp hayatının muhakemesini yapmak istediği bir orman yürüyüşünde yolunu kaybediyor.   İçinden bir ses karanlık çökmeden ormandan çıkıp aracını park ettiği yeri bulabilmesi için yola güvenmesini söylüyor.  O da sesi dinleyerek yolu takip etmeye başlıyor. Bir şelaleyi geçiyor ve  yolda gördüğü bir karınca yuvasını takip ediyor. Karınca yuvası onu geyiklerin geçtiği bir yola geyiklerin yolu, yangın için açılan orman içindeki patikaya patika, arabasının durduğu Orman Müdürlüğü’nün  park yerine çıkarıyor…

Kaybolduğumuzda yapmamız gerekenin bu işaretleri takip etmek olduğunu biliyorum ve yolun şu anda göremesem de içgüdülerimi dinlediğim de  beni gitmek istediğim yere taşıdığını…

Hatta bununla ilgili bir oyun oynuyorum. Bahar’la onun çalışma ofisinde radyo programı çekiyoruz veofis güvenlikli korunan bir sitede.  Siteden iki çıkış var ancak evlerine yakın olan da eğer kapıyı açacak micro chipli anahtarınız yoksa çıkamıyorsunuz. Epey uzak olana yürümek zorundasınız. Bir süre,”Güvenli olan bildiğindir!” diyerek uzak olana yürümeyi seçtim. Sonra dedim ki,” yola güvenmekten bahsediyorum ama hep zihnimin güvenli dediği, geçmesi garanti olan kapıya gidiyorum.  Bu sefer arkadaki yakın olan kapıya gidip bekleyeceğim mutlaka birisi girmek için kapıya gelecektir!” Gerçekten de öyle oldu her kapıya gittiğim de kapıyı açmak için birisi geldi.

Biz bir kapıdan geçmek için niyette bulunduğumuzda ve yönümüzü net olarak oraya çeviridiğimizde kilitli kapılar açılıyor. İnsan tüm kilitlerin zihninde olduğunun bir kere daha farkına varıyor.

Yönünü kaybeden ya da pes eden kişilerle bireysel atölyelerle yol hikayelerini ve karşılaştıklarını paylaşmayı seviyorum.  Bu süreçte anladım ki birbirimizin hikayesi, yol gösterebilmek için dönüp dolaşıp birbirini buluyor.  Bize içimizdeki çağrıya kulak verip yola güvenmek kalıyor.

Şehime Gül Gözen

Temmuz 2018