“BEN SANDIĞA OLUMLU ENERJİ GÖNDERDİM ŞEKERİM!

 

Son iki gündür böyle  bir mesaj dolaşıyor;

Bir doktorun canına tak demiş galiba ve şöyle bir yazı yazmış ... Sigortasız ve asgari ücretin bile altında bir maaşla hastanede otomasyon görevlisi olarak çalışan birisi tokat yediğimizi ve artık susmamız gerektiğini söylemiş.

Sonrasında bir doktorun ağzından kibirle yazılmış bir mektup var doğru mudur yazan doktor mudur bilmem ama gönderen herkese mesaj yazmak ve cevaplamaktan yoruldum buradan yazayım.

Mektup,   “benim karnım tok sırtım pek ile başlayıp senin ayda yediğin bir kilo eti ben bir öğünde yiyorum gittim oy verdim senin için sen anlamadın bir daha da senin için parmağımı kıpırdatmam” diye devam ediyor. Hepsini yayınlamak istemedim her bakımdan sakil!...

Meslek sahibi olmak muhakeme yeteneğini geliştirmediği gibi birey olmayı da getirmiyor maalesef!

Bunu yayınlayan ve yayanlar yazının içeriğini idrak ediyor mu onu da bilmiyorum!

Burada bahsi geçen kişilere bir de yabancı bir gazetecinin süzgecinden bakalım (Tarih eski ama analiz yerinde)…

LE MONDE Türkiye Muhabiri Guillaume Perrier'in12 Ekim 2010 da yaptığı "Türkiye analizi!" başlıklı yazısında bu iki grubu şöyle özetliyor;

 

Türkiye, son ve büyük bir hesaplaşmaya doğru gidiyor.

      Bu ülke korkulduğu gibi, ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı.

      Daha korkunç ve daha temel bir bölünmeye gidiyor.

      Cumhuriyet boyunca süren "kültürel bölünme".

      Bu artık iyice keskinleşti.

      Şimdi bir yanda, ayakkabılarını sokak kapısı önünde çıkaran,

      kadınları başı örtülü, erkekleri sokağa pijamayla da çıkabilen,

      erkek çocukları kahveye giden, kız çocukları tam bir baskı altında yasayan,

      türkü ile arabesk arası bir müzikten hoşlanan, futbol izleyen,

      belki de hiç kitap okumamış, hiç dans etmemiş,

      hiç kari koca birlikte yemeğe gitmemiş,

      hiç tiyatro seyretmemiş, iyi eğitim alamamış,

      dini inançları kuvvetli, kalabalık, bir kitle var.

 

      Diğer yanda ise kız lisesi-Kolej yelpazesinde eğitim görmüş,

      en azından bir düğün salonunda ya da kolej partisinde dans etmiş,

      sinemaya giden, çok fazla olmasa da kitap okuyan,

      müzik zevki pop şarkılarla, klasik müzik arasında dolaşan,

      evi nispeten daha zevkli döşenmiş, kızlarının flörtüne göz yuman,

      Kadınları modern görünümlü,

      Şarabin kalitesinden pek anlamasa da, kadın erkek bir arada içki içebilen,

      gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen,

      kendini birinci gruba kıyasla çok gelişmiş hisseden,

      entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da,

      Bati standartlarına yakın bir grup var.

      Bu iki grubun yasam tarzı birbirinden kopuk.

 

      Onları, Batı'daki sınıflar arasında ortak zevk alanları yaratan,

      müzik, resim, heykel tiyatro ve sanat gibi, birleştirici kültürel zeminler

      yok.

      Hayatları, zevkleri, inanışları birbirinden çok farklı.

      Hatta birbirine düşmanca….

 

Bu kutupların arası gitgide açıldı son 8 senede herkes yaşadığı olumsuzlukları karşı tarafa yıkıyor. Ancak artık bir 3.grup daha var onlar ikinci grubun uzantısı bana göre.

 

İyi okullarda eğitim görmüşler , her türlü spiritüel eğitim kolleksiyonerleri onlar.. Kendi eğlencesi dışında hareket etmek istemeyen sandığa pozitif enerji göndererek ya da kötü enerjiyi, karmayı temizleyerek katkıda bulunanlar !!!Bence tam olarak ülkede karışıklık yaratmak isteyenlerin en sevdiği insan profili; anlayabilir,muhakeme edebilir ve  yapabilir olmalarına rağmen bu düşüncelerle uyuşmuş, uyuşturulmuş olanlar.

“Sandığa mı gidiyorsun şekerim? Ben  gelemem çok yanındayım (ne demekse?) ben evden pozitif enerji göndereceğim diyen!”

Arcturus Sirius’lulardan ya da meleklerden yardım bekleyenler!…

Nefesi daralanlar, sıkıntıya gelemeyenler o yüzden haberlere bile bakamayanlar “ben elimden geleni manevi olarak yapıyorum bunlar anlamıyor” diyenler bunlar dedikleri insanların hala matrix filmindeki gibi mavi hapı yutup sistemin içinde kaldığını savunan ama kendi durduğu yerden haberi olmayanlar…

Seçim sonuçlarına şaşırmamak lazım!

Durup bir derin nefes alalım…

Şu anda nerede duruyoruz? Nereye gidiyoruz ve istemediğimiz şeyleri değiştirmek için ne yapıyoruz?

Kendi aramızda konuşup watsapp gruplarından mesaj forwardlamak kendi kumdan kalemizi inşa etmekten başka bir işe yaramıyor.  

Aydınlık için ışığı paylaşmaya ihtiyaç var o ışık birbirimizin gözünden yansıyacak.

Ağacı, hayvanı, toprağı koruyarak  öteki diye göstermeden birbirimizin elinden tutarak birlikte yolu bulacağız.  Bu karanlık odadan  birlikte çıkmalıyız. İttirip kaktırarak ancak birbirimizi ezeriz.  Allah’ın Fransız’ı da gelir çok spiritüeldiler şarap zevkleri de yoktu kendi kendilerini imha ettiler diye üstümüze makale yazar.

Şehime

26.06.2018