ÖYLESİNE BİR BAYRAM

ÖYLESİNE BİR BAYRAM

Dün oturup geçirdiğim bayramları düşündüm…

Neşeli ve mutlu hissettiklerim de olmuş ama bayram, çocukken alınan yeni rugan ayakkabılar gibi her giyiş de ayağımı vurmuş…

Tüm anılar birer parmak izi gibi …

İnsan önce kırılma noktalarını hatırlıyor…

 Kızımın babasıyla ilk benden ayrı geçirdiği bayram BENİM İLK KIRILMA NOKTAM

O zamanki  Kayınvalidemlerle mecbur olduğum bir zamanı paylaşmak istemiyorum. Aynı lisanı konuşmuyoruz onlar benim onlara gitmemden hoşnut değil, ben gitmekten… Sahte maskelerle, sıkışmışlık hissinden panik atağa doğru ilerleyen  bol kalp çarpıntısıyla geçirilen zamanlar…

 Öyle geçmesin diye kızım 2 yaşındayken ilk kez “ben gelmiyorum!” diyebildim. En çok kendime ihtiyacım var biliyordum ama elimde kalan boşluk hissiyle nasıl başa çıkabileceğimi bilemiyordum.  Kızıma ne kadar bağımlı hale geldiğimi ve konulan toplumsal kuralların kendi hayatımı yaşamamak adına beni nasıl felç ettiğini ilk o zaman anladım. Yine de evdeki tek başınalık hissiyle başa çıkmakta çok zorlandım. Kimliğimin büyük bir parçası sanki eşim ve kızımla birlikte hiç ait hissetmediğim bir yerdeydi

İkincisi bu olaydan üç yıl sonra …  yüksek lisans için tez yazma bahanesinin ardına saklandım  -O tezi hala tamamlayamadım!-Uzun bir tatile denk gelmişti; Tek başıma balkonda şarap açtım önce güzel bir müzik çaldım bir mum yakarak hiç kimseyi çağırmadan kendimle kalmanın keyfini çıkardım. Ertesi gün istediğim filmleri seyre daldım, biraz kitap okudum evi istediğim gibi dağıttım…Yetiştirilecek iş, gidilme mecburiyeti olan bir bayram ziyareti olmadan İçimi sıkan mengene biraz hafiflemişti böylece … 37 yaşındaydım “bu kadar geç mi birey olunuyordu ben mi geç kalmıştım?”

Geçen sene alış verişe giderken sanırım kurban bayramıydı beni yazlık sitemize götüren minübüsteyim arkamda bir çift kavga ediyor… İzmir’den kayınvalide ziyaretine gelmişler yol boyu söylenmiş adam. “Neden gidiyoruz? halanlar da geliyor mu? ben oraya gidince onları görmek zorunda mıyım?” içimden 5 e kadar saydım acaba hangisi bu sıkıntılı döngüyü kıracak? diye ben minibüsten indim onlar devam etti…

Mecbur edilmek ve bu mecburiyete mecbur hissetmek hayattaki en büyük mahkumiyet!...

Küsler barışsın derler önce kendi içiyle barışmalıymış insan.

Kimseyi mecbur etmediğimiz ve mecbur olmadığımız bir bayram olsun

Bir güruhun ardına takılmadan Kendi kendimizle huzurla kalabilmenin tadını çıkaralım

Dostça bir gülümsemeyle kalpten dilenen güzel niyetlerle geçsin bu bayram.

Şehime Gül Gözen

Haziran 2018