Duymak, İnanmak, Eyleme Geçmek ve Denge Üzerine….
Geçen sene sonbahar gündönümünde Sarıkızı onaltı yıl önce gördüğüm rüyanın etkisiyle Kaz Dağları’na ziyaret etmeye gitmiştim…
O seyahat, yapmak isteyip yapamadıklarımın cevaplarını içinde barındırıyordu -dileyenler blogdan okuyabilir. –
Yine gündönümü yaklaşırken, aradan geçen zamanda neler oldu diye düşünüyordum…. Bir yıl önce yazdığım satırlar beni kendi içimde bir yolculuğa çıkardı. Şöyle yazmışım;
“…O akşam kulağımda dağın sesini duydum “Bu dağı ben-im diye yaz! Dağın sen olduğunu bilip de yaz.!“ Bu sözler beni çok etkiledi dönüş yolu boyunca da bu yola ancak kendim olmayı seçtiğim de yapmam gerekenlere değil içimden gelen sesi dinlediğim de çıkabildiğimi düşündüm.”
“O büyük örümceği gördüğümde ürküp, kaldığım bungalovdan çıkarmaya çalışmış ancak sonra yuvasının kaldığım yerde olduğunu görüp, çıkartmaya çalıştığım içim üzülmüştüm,. Sonuçta ben, o’nun evine misafirdim. Rüyama girip “kendi gerçeğinden, kendin olmaktan korkma!” demişti.
Dağın da dediği gibi ben ancak o olduğumun ayrımına vardığım da ona ait sözü söyleyebilirdim!”
Bu satırları yolda yazmıştım, şehre döndüğümde ise ilk işim doğanın içinde yaşamak için bir yol bulmak oldu ancak herşey denge işi!..
Sarkaç hareketi gibi düşünün; önce doğanın içinde yaşadığım aidiyet hissi o kadar iyi gelmişti ki, orada kalmak istemiştim. Ne de olsa, kendimi şehirde, yaşadığım sistemin içinde, hiçbir yere ait hissetmiyordum.
Sonra araya hastalıklar, vefatlar pandemi ve ekonomik koşullar girdi…Sarkaç, yaşam koşullarına geri döndüğümde, tam ters yöne doğru hareket etmişti!
İçim doğada yaşamak istiyor bunun hayalini kuruyorken neden sorunlarla karşılaştığımı düşündüm?.. Sorunun cevabını, kendi iç sesimi dinleyerek yaşadıklarımı gözlemleyerek ve şamanik yolculuklar* yaparak aradım.
Gelen cevap: “yüreğimde taşıdığım her yerin yuvam olduğu yönündeydi. “
“Tamam işte!” dedim “yüreğim doğada atıyor…”Sonra, zamanla anladım ki; ben kendi yaşam koşullarımdan kaçmaya çalışıyordum ve belki bu farklı olur diyerek başka zannettiğim bir yaşamın peşini kovalıyordum.
Oysa ortada benden daha “başka!” bir şey yoktuJ
Böylece doğayı izlemeye onunla bir olmak ve sözünü söylemek için neye ihtiyacım olduğunu anlamaya niyet ettim. Gözümle, kulağımla ruhumla o’nu izledim; her halini…. Ne çok şey anlatıyordu varlığıyla…
Gecesi gündüzü, aydınlığı karanlığı, mevsimleri ve döngüleriyle…. Ve ne çok benziyorduk birbirimize…
Hiçbir yere ait hissetmezken belki de tam tersiydi…Herşey bana aitti!...
Yerleşeceğim yer, yuvam tam da genişleyip kapsadığım o noktadaydı!
Yeni bir gündönümüne yaklaşırken içinden geçtiğim süreci paylaşmak istedim…
Biliyorum ki, hayat yine dengenin önemine vurgu yapıyor ve biliyorum ki O’ da; ayakta durup onun sesi, sözü olmamızı, gözbebeklerimize bakıp kim olduğumuzu tekrar hatırlamamızı,hakça, adilce, özgürce, severek, üreterek, paylaşarak pusulamızı hep kalbimizin onunla bir attığı yöne çevirerek yaşamamızı düşlüyor
*Şaman Yolculuğu: Maya şaman inancına göre içinde yaşanan fiziksel dünyanın berisinde, gözle göremediğimiz ve ancak şamanik yolculukla ulaşılabilen, sıra dışı bir alem vardır. Her şeyin canlı ve tüm yaşamın ortak bir enerji alanında birlikte var olduğu şamanik inançta, her şeyi birbirine bağlayan bu “ağ”a katılmak (önce niyet ile ve sonra bilinçli enerji yönetimiyle) mümkün hale gelir. Şamanik kozmik deneyimler astral yolculuklar şeklinde yaşanır. Ayşe Nilgün Arıt/Şamanın Kozmik Dünyası
Şehime Gül Gözen
Eylül 2021