YOK-SUN!
“Aşk, her şeydedir ama hiçbir şeyde görünmez.” Mevlana
Çağımızın en büyük hastalığı tatminsizlik.
Baktığımızı görmedikçe kalbimizle değil zihnimizle hareket ettikçe çok zannettiklerimiz az var zannettiklerimiz yok aslında…
Yoksunluk duygusu belki de içinde kendimizden bir parça göremediğimiz, sevgisizliği, güçsüzlüğü biriktirdiğimiz için belki de aramızdaki barikatlar…
En çok korkularımızdan kaçarken kendi gözlerimize bakıp neden yaratıldığımızı hatırlamamız için yaşadığımız yok-sunluk!… Biz içine hamurumuzdaki sevgiden kattıkça var ve anlam kazanarak paylaşarak çoğalacak yaşam…
Niyetim bu hikayelerin bir gün bir radyo programında can bulması ve başka hikayelerle birlikte ışıktan ipliklerle dokunmasıdır.
YOK-SUN
Arabadan inerken çalan telefonu açmakta zorlandı... Elindeki paketleri taşımakta güçlük çekerek taksiden indi alelacele apartmanın kapısını açtı ve asansörü çağırdı elinde indirimden aldığı 8 çift ayakkabı vardı.. Taksi şöförü kalan 20 çifti bagaja koymuştu “Abla mağazama mı açacaksın?” diye sormayı da ihmal etmemişti. .. Bir kısmını beğenmezsem hediye edebilirim diye geçirdi içinden “Bir kısmını derken!” diye düşündü güldü haline…Evin içine girdiğinde ayağına koridordaki diğer paketler takıldı. Koridor boyunca aldığı paketler açılmamış halleriyle öylece sıralanmışlardı…
Çantasına eli gitti geçen gün saymıştı yaklaşık 200 çantası vardı giyinme odasında koyacak yer kalmamıştı, arkadaşları atmasını istiyordu onlar hiç doğmamış evlatları gibiydi en kıymetlisiydi … Atabileceğini ya da verebileceğini hiç zannetmiyordu. Telefonu açtı …
******************************************************************************
Telefonun diğer ucunda ki sesi duyamadı cızırtıdan, apar topar yataktan kalktı ve yatakta bıraktığı yorgunluktan uyuyan adam uyanmasın diye telaşla odadan uzaklaştı, üstüne bir çarşaf sardı … Kuyrukları birbirine değmeden yürüttüğü kaç ilişişi vardı artık tam sayıyı o da bilmiyordu..
Uzun zamandır sabahları yorgun uyanıyordu. Omuzlarını dikleştirecek gücü kendinde bulamıyordu. Önce meditasyon yapıyor sonra o günkü dileklerini sıralamak için bir mum bir tütsü yakıyor, bir alan oluşturuyor ve çekim gücünün onu sarıp sarmalayacak sevgiliyi getireceğine inanıyordu’…Bu konuda katılmadığı eğitim enerji çalışması kalmamıştı.. Çocukluğundan beri duyduğu yoksunluk hissi azalmamıştı…Mutsuz bir evlilik yapmıştı kendisine ait bazı parçaları onun içinde kaybetmiş gibi hissediyordu ve hiçbir ilişki o parçaları yerine tekrar geri koyamıyordu…Telefon tekrar çaldığında yataktaki adamı -sahi adı neydi ?-uyandırmamak için aceleyle telefonu açtı …
******************************************************************************
Şu yeni moda beslenme tarzını anlayamıyordu!.. Şimdi bir de ekmek yememeyi öğütlüyorlardı… Çocukluğundan beri girip çıkımadığı diyet kalmamıştı. Çocukluğun da konuşacak arkadaş bulamayınca ya da kendini yalnız hissettiğin de şeker yerdi, yediği çikolatalar, şekerler bir an için iyi hissettirir sonra yalnızlığına geri dönerdi. Kendi kendine kalmak sıkıcı değildi aslında kendi dünyasında kalabilse kitap okuyor, hayaller kuruyor, bazen bu hayallerini yazıyordu. Ancak onun hayalleri annesini rahatsız ediyordu. Hayal kurmak ve kitap okumak boş işlerdi onun yerine her gün temizlik yapılmalı ev silinmeliydi o da bu sıkıcı hayattan kaçmak için kendine tatlı kaçamaklar yaratıyordu… Ne zaman aynı sıkılmışlık ve ait olmama duygusuyla baş edemese yiyecek bir tatlı arardı… Çalışırken işten eve döndüğü zamanlar da üstündekileri çıkarmadan kendini mutfağa attığını hatırladı… İçindeki yoksunluk duygusu yerini doyma ve şekerin damağında bıraktığı o tatla yerini uykuya geçene kadar tatlı bir uyuşukluk haline bırakıyordu…Bu düşünceler aklına dolapta duran daha yeni yaptığı ananaslı bademli pastayı getirdi .O sırada telefon çaldı…
********************************************************************************
Üçüncü üniversiteyi bitirdiğin de 55 yaşındaydı. Bir şeyler öğrenmeye oldum olası merakı vardı... Üç çocuk büyütmüş, gençlik yıllarında okuyamadığı üniversiteyi çocuklarıyla birlikte okumuştu. Artık üniversite mezunuydu hatta 55 yaşından sonra doktorasını tamamlamıştı. Boş boş kadın toplantılarına katılmaktansa bu okulları okuduğu ve bilgi birikimi yaptığı için kendini şanslı hissediyordu. Oturma odasında diplomaların önünde oturmuş yeni bir kitabın kapağını açmıştı dışarıda hava çok güzeldi ama şu anda kitaplarıyla baş başa kalmak daha iyi geliyordu , tüm o insan gürültüsünden uzak …Yine de içinde tarif edemediği bir huzursuzluk hissi bir tatminsizlik hissi vardı acaba canım tatlı mı istiyor diye düşündü o sırada telefon çaldı…
Telefonun diğer ucundaki bir bant kaydıydı, “Aradığınız tam da burada!” dedi “Yeni Yaşam Evleri, bir telefon uzağınızda size farklı bir hayat vaad ediyor gelin ve o kapıdan girin!” …
Şehime Gül Gözen
Ekim 2017