ALACAKARANLIK

Sabahları gün ağarmadan, akşamları da gün batarken tam da denizle karanın birleştiği bir sahilde yürümeyi seviyorum. Sanki bütün hayat o zaman aralığının içine sıkışmış, orada su yüzüne çıkabilmek için görülmeyi, fark edilmeyi bekliyormuş gibi geliyor bana.. .Sadece gündüzle geceyi değil sanki iki ayrı dünyayı da birleştiriyormuş gibi…Hayallerle gerçekleri, yaşananlarla yaşanacakları, düşleyip, hayata geçireceklerimizi içinde barındırıyormuş gibi ... Kendi kendime verdiğim en güzel hediyelerden biri bu belki de, kendimi yanıma alıp yola çıkarken bana ağırlık yapan düşünceleri arkamda bırakıp tüm olasılıkların bir arada olduğu bir yolda olduğumu hissediyorum. .
Dün akşam, gün batarken bir klarnetle keman düeti karşıladı beni. Birbirlerinden farklı iki enstrüman birbirlerini tamamlayarak sanki iki farklı zamanı müzikleriyle birleştiriyordu. Önce müzisyenler, birbirinin sesine göre akord etti enstrümanlarını, sonra bir parçayı çıkarabilmek ve uyumlu çalabilmek için denemeler yaptı…
Kendi içimizdeki seslere benzettim onları… “Bu bende olmaz” dediğimiz neler var içimizde? Ya da duyup da duymamazlıktan geldiğimiz hangi sesler?…