Buradasınız
Sabahları alacakaranlıkta istemeyerek gittiği işine uyanmaktan bezgin, çalar saatin alarmını kapatıp ayaklarını sürükleyerek banyoya doğru gitti. Yüzünü yıkarken kafasını kaldırıp aynaya baktığında gözü kendine takıldı... Pink Floyd ‘un “The Wall” klibinde kıyma makinasına düşüp çarkın dişlisinde öğütülerek sosis olarak çıkan çocukları hatırladı... Aynadaki görüntüsü tıpkı onlara benziyordu. Biraz sonra fabrikaya giden servisi geçecekti... Saat altı olmuştu bile. Acele etmeliydi... Bu hayatta zaten hep acele etmeliydi!... İşe giderken , eve gelirken ,eşine yemek yaparken, evi toplarken, spora giderken, arkadaşlarıyla buluşurken hep... Şimdi üstüne bir şeyler geçirecek, koşarak evden çıkacak, köşedeki seyyar simitçiden servise binmeden bir gevrek alıp güneş doğmadan fabrikaya varacaktı. Ofise vardığın da kahvaltı niyetine simitten bir lokmayı agzına tıkıştırırken gün ağaracak o bir yandan e-postalarını gözden geçirecekti. Günün en güzel saati karşı fabrikanın bahçesindeki rüzgarda sallanan çam ağacıyla selamlaşmaktı. Sanki hayatındaki her şey griydi bir tek o ağaç yeşildi. Ağaca dönüp bütün bıkkınlığını onunla paylaşacaktı. “Bu florasan ışığında sera etkisi yaratan,hep aynı iklimdeki lanet olası penceresiz ofis hayatından bir gün kurtulacağım ağaç, bir gün ben de güneşte dimdik ayakta durup rüzgarda sallanacağım, nefes alacağım. Burası ait olduğum yer değil. Sana söz! bir gün şu işten mecburiyetlerle dolu evlilik denen bu ilişkiden kurtulacağım.” O her sabah yaptığı gibi kurtuluş andını içerken Ağaç ona gülümseyecekti. Nasıl olacağını bilmiyordu. Aynadaki hayaline baktı. Akışa bırakarak bugünlere kadar gelmişti. Belki de onu bu sistemden kurtaracak ağaçla konuştuklarını duyacak bir kurtarıcı gelir ve hayatına sihirli değnek değdirecek birileri çıkardı. Ve o, bir gün bütün yaşadıklarını yazarak anlatabilirdi.
Buraya kadar okuduğunuz bir roman başlangıcı gibi ancak alıntı değil benim gerçek hikayem. Zaman içinde o sihirli değneğin akışa bırakmak yerine hayatımın sorumluluğunu elime aldığım da karar verip kendi isteklerimi gerçekleştirmek için her yola çıktığım da değeceğini öğrenecektim. Hayatımın içinde tüm yolların kesiştiği kavsak bendim. Yol ayrımlarında kendime dürüst olduğum da, öz degerime saygı duyduğum da değnek gerçekten işliyordu. Hayatı ve insanları yargılamadan dinlediğim de hayatımı dònüstürebileceğimi anladım. Kendimi görmek için yola çıkmıştım yolda karsıma çıkanları hazine gibi kabul ettigim de dönüstürebiliyordum. Seneler sonra anlayacaktım ki “kurtarıcı” diye başka biri yoktu.O bendim.
Hamis:Bugün hem güneşin en tepe noktaya çıktığı gündònümü hem de kadir gecesi. Kendi içimizdeki güneşin birlik için yolumuzu aydınlatmasını dilerim. Kalbimizin bildiğini, dilimiz söylesin,elimiz var etsin.